ABDİ İPEKÇİ ANILIYOR

1 Şubat 1979’da gazetecilikte etik ağırlıklı bir ekol yaratan Abdi İpekçi, kurşunlara hedef oldu. Türkiye bu kurşunla karanlık günlere savruldu. İpekçi, o günlerde, “Benim inançlarımın temelinde ‘özgürlükçülük’ var. Bu özgürlüğü karşıtlarım için de savunuyorum” diyordu

ABDİ İPEKÇİ ANILIYOR
1 Şubat 1979’da gazetecilikte etik ağırlıklı bir ekol yaratan Abdi İpekçi, kurşunlara hedef oldu. Türkiye bu kurşunla karanlık günlere savruldu. İpekçi, o günlerde, “Benim inançlarımın temelinde ‘özgürlükçülük’ var. Bu özgürlüğü karşıtlarım için de savunuyorum” diyordu

Bugün anılıyor

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı Abdi İpekçi, hain bir suikast sonucu katledilişinin 32. yıldönümünde anılacak.

Abdi Bey ekolü

Çalışkanlık, dürüstlük, objektiflik, uzlaşmacılık, mükemmeliyetçilik, doğruluk, güvenilirlik, saygınlık, etik kurallara sıkı sıkıya bağlılık... Ve devrim niteliğinde getirdiği yenilikler..

Abdi İpekçi gazeteciliği denince dönemin tanıkları ve yakın çalışma arkadaşları tartışmasız bir şekilde bu kavramlar üzerinde birleşiyor.

Basına ilkeli gazeteciliği, başka bir deyimle “Abdi Bey ekolü”nü getiren isimdi Abdi İpekçi.

Her zaman mükemmeli arayan, kendisiyle yarışan, ismiyle gazetesinin bile bir adım önünde olan Abdi İpekçi, çalışanların gözünde sadece bir genel yayın müdürü değil, babacan bir aile reisi gibiydi aynı zamanda. Patronuyla çok yakındı, ama hakları söz konusu olduğunda daima çalışanların yanındaydı.

Gazetesinin baş sayfasında Türkiye’nin “durum”unu ortaya koyardı. Sadece şikâyet etmez, eleştirmez, aynı zamanda siyasilerle, her alandan uzmanlarla da görüşerek sorunlara çözüm önerileri getirmeye çalışırdı. Araştırmacı gazeteciliğini sorumlu gazetecilikle pekiştirmişti.

Ünü yurtdışına taşmış, sayılan sevilen bir isimdi Abdi İpekçi. İşte Türkiye ve Türk basını, 1979 Şubat’ında böyle bir ismi teröre kurban verdi. Aradan 31 yıl geçti. Abdi İpekçi’nin ölümündeki esrar perdesi hâlâ tam olarak aydınlatılamadı.

Bu dizide onunla birlikte çalışma şansını yakalayanlar Abdi İpekçi’yi anlatacak. Ama, en önemlisi, İpekçi, kızı Nükhet İpekçi’ye yazdığı satırlarla kendini anlatacak.

Yıl 1979, aylardan şubat. İstanbul’da, ülkenin dört bir yanında olduğu gibi kan gövdeyi götürüyordu.

Toplum, sağ ve sol diye ikiye ayrılmıştı. İşte böylesine karanlık, sisli, kaotik bir ortamda bir gazeteci, yılmadan gazetesinde ve köşesinde, akan kanın durması için siyasetçileri, gençleri, güvenlik kuvvetlerini, toplumdaki hemen herkesi, uzlaşmaya, barışa çağırıyordu. Ama, sesini yeteri kadar duyuramıyordu.

Onun sorumlu gazeteciliğinden ve bu çağrılarından birileri rahatsız olmuştu. O, bu çağrıları yaparken, o birileri de hakkında infaz kararını çoktan vermişti.

1 Şubat 1979’da gazetecilikte etik ağırlıklı kendine özgü bir ekol yaratan Abdi İpekçi, kurşunlara hedef olmuştu. Türkiye bu kurşunla karanlık günlere savrulmuştu.


Milliyet

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56